2c

Aralık 10, 2009

bir ben varım, bir de içimdeki ses. bir ben varım bir şeyler yapan, eden, bozan, yaratan, yıkan; bir de ses var beni eleştiren, beni durduran, beni telkin eden, beni telaşa iten; ve bu ses benim tanrımı, benim vicdanımı, benim bilincimi, benim şeytanımı temsilen orada biliyorum. bir de öteki var... düşünme payı istiyorum bazen, bazen de hiç düşünmeden doğru kararı vermek istiyorum. düşünmek yabancılaştırıyor, yabancılaşma farklı olduğun izlenimi yaratıyor, hatta bazen sık sık eğlendiriyor.

ben her yola gelmiyorum. her yolu anlıyorum. ya da anladığımı sanıyorum. ikisinin arasında şimdilik pek bir fark görmüyorum. etrafıma baktığımda her şey benden farklı görünüyor, ama bir o kadar da tanıdık, benden. sonra bu tanışıklığı biraz olsun kırıp bana yeni bir şey sunan hayat karşısında heyecanlanıyorum. bir şeyle sadece buluşmuş olmak yetmeli mi diye saatlerce düşünüyorum. sevdiğim bir şeyle buluştuğum anda sarıp sarmalıyorum, benim olsun istiyorum. ama böyle olsun da istemiyorum. sonra bi daha kendimle buluşuyorum. bu sefer günlerce, aylarca düşünüyorum. bana yaşamı hesaplamayı öğretenlere kin kusuyorum içimden. içimden kustuğum için, kendi içime kusmuş oluyorum. her kim ki, sevgisini, nefretini içinde tutuyor, ben anlamakta zorlanıyorum. kendimi anlamakta zorlanıyorum. kendimi anlatmakta daha çok zorlanıyorum. her şey söylenince her şey bitecekse, söylensin, bitsin... ne de olsa bitmek de bir sanrı.

artık hatırladım: benim olsun isteyince aslında o istediğim şeye dönüşmek istiyorum. karşıma çıkan herşey, dikkatimi cezbeden ve vaktimi harcadığım herşey benim bir parçam oluyor artık. işte o zaman hiçbirşey farklı görünmüyor, hepsi hepitopu benden ibaret herşey. bunu ben biliyorum, tanrım biliyor ama yine de durmuyorum. o kadar heyecanlanıyorum ki, güzel'in önünde ellerim titriyor, durmak imkansızlaşıyor, güzel'in beni sevmesini diliyorum. dilemek ile dilenmek arasında tek sesle yenik düşüyorum. sonra yüzyıl öncesinden bir çocuğun, bir gün güzel'i dizlerine oturttuğunu ve onu acı bulduğunu okuyorum. acı bile değil, kekremsi, buruk...


aşkın güzelinden korkuyoruz. güzel'in aşkından korkuyoruz. korkunun güzelinden aşkoluyoruz. aşkı korkudan güzelliyoruz.

2 comments:

  1. mon raisin sec, merci bunu yazip beni kurtardin cunku ben bir kac aydir tamamen bunu icimde tutuyordum.

  2. ....karşısında güzelliğin ve mutluluğun bilincine her varışımızda içimizde canlanan yaşama arzusunu hissettim.Güzellikle mutluluğun bireysel olduğunu daima unutur ve zihnimizde onların yerine hoşlanmış olduğumuz çeşitli yüzlerin, tatmış olduğumuz zevklerin bir tür ortalamasını alarak oluşturduğumuz bir kalıp koyarız; bunlar solgun, donuk bazı soyut imgeler olmaktan öteye gidemezler, çünkü güzellik ve mutluluğa has olan özelliğe, o güne kadar tanımış olduklarımızdan farklı, yeni bir şey olma özelliğine sahip değildirler. Hayat hakkında kötümser bir hüküm verir ve doğru bir hüküm olduğuna inanırız, çünkü mutluluk ve güzelliği de hesaba kattığımız kanısındayızdır, oysa onları hesaba katmamış ikisinden de bir nebze olsun iz taşımayan sentezler koymuşuzdur onların yerine....

Yorum Gönder

Çürümenin Blogu © 2008 Blog Design by Randomness