0c

Haziran 08, 2009

Uçlu bucaklı bir dilin sürüncemesinde girilen bunalım insanı kendisine nasıl uzaklaştırıyorsa, bir o kadar da yakınlaştırır. İfade edilemeyenin varlığı kişiye aşkın bir varoluş bahşeder ve insan bir tek ifade edilemeyen karşısında aklını kaybeder -en azından bir süreliğine. Yazmak, konuşmak, kendini ifade etmek (if-ade / if-şa) dışa dönük olmalıdır ancak bir tek içe dönüldüğünde oradan damıtılabilir.
Diyelim ki ifade edebildik ve vurduk dışarı, peki her tarafımızı saran sahtelikten nasıl kurtulmalı? Gerçek'ten damıtılan tek şey sahtelikse, bilincin bunun farkına vardığı gerçeğinden nasıl emin olmalı? Dilin çıkmazlarından kurtulsak bile, sessizlikle ne yapabileceğimizi bilemediğimizden, anlamsız bir anlamlılığın içinde boğulmaya mahkumuz. Çıkış olmayan tek çıkış yolu, gerçeğin de tıpkı 'güzel' gibi bir yargıdan ibaret olduğunu kabul etmekte. Yani ya her şey gerçektir, ya da her şey sahte. Aynı şeyi söylemenin iki zıt yolu.

0 comments:

Yorum Gönder

Çürümenin Blogu © 2008 Blog Design by Randomness