0c

Mayıs 27, 2009

"Ölüm takıntısı olan taç takmış kafaları seviyorum. Konfor içinde doğmuş bir korku, güç tarafından genişletilmiş kaygı ve bollukla beslenmiş takıntılar ölüm üzerine düşünme işine çalkancalı bir zerafet, şatafatlı bir işkence bağışlar. Fakirler zenginlerin nefes alışı gibi ölür, öyle ki Sefalet ve Ölüm solmuş bir çiçek demetinin iki çiçeğine benzerler. II. Filip ve Adil Şarlken hakimiyet ve güçlerinin ve ölümün üzerine düşünmek için geriye çekilmemişler midir? Onlar düşünceyle ölüme hükmetmek ve onun üstüne yükselerek de güçten bir ilüzyon yaratmamak istediler. Ama sonunda ölümü keşfetmenin hiç'in efendisi kılamayacağını anladılar. Ölümü keşfeden dilenciye eşittir; dilenci ölümün ona hiçbir şey keşfettirmeyeceğiyle diğer insanlardan ayrılır çünkü o ölümle örtünmüştür.
Ölüm döşeğinde tahtının varisi oğlunu çağırıp ona "Her şeyin nerede sona erdiğini bilesin diye seni keşiflere gönderdim" diyen II. Filip, ya da sonla samimiyeti korkusunu azaltsın diye ölmeden epey önce organize edilmiş cenazesine katılan Şarlken -- korkunun imparatorluğu altında kendi imparatorluklarının dilencilerine dönüşmezler mi?

(...)

Ülkeler ve denizler bana dünyayı keşfettirdiler. Ama kalbim boş...

Kadın hiçbir masumluğu, hayat da hiçbir zihin açıklığını affetmez.

Düşünce bir meleğin gözyaşı veya bir zehir damlası gibi keskin olmalı.

Beni zamandan çıkaran bir an yok, onu kendimle doldurmazsam. Hamur olarak sadece kendimi alarak sonsuza dek dolanacağım başka dünyaların kıyılarında."

Emil Cioran, Le Livre des leurres / Yanılsamalar Kitabı

0 comments:

Yorum Gönder

Çürümenin Blogu © 2008 Blog Design by Randomness